21 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Efsane - Marie Lu


Kitap adı: Efsane

Yazar: Marie lu

Sayfa sayısı: 314 sayfa

Yayın evi: Pegasus

Notum: 5







Arka Kapak Yazısı:

Los Angeles, Kaliforniya
Cumhuriyet
Nüfus: 20,174,282

Bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri'nin Batı kıyısı olarak bilinen yerde şimdi Cumhuriyet adında, komşularıyla sürekli savaşan bir ülke vardır.


Cumhuriyet'in seçkin sınıfından gelen on beş yaşındaki üstün yetenekli June, askeri bir dehaya sahiptir. İtaatkar, hırslı ve kendini ülkesine adamış bu genç kız onun uğruna her şeyi yapmaya hazırdır.

Fakir bir aileden gelen on beş yaşındaki Day ise ülkenin en çok aranan suçlusu ve bir devlet düşmanıdır.

Kendisi gibi asker olan ağabeyi Metias öldürülünce June, Day'in peşine düşer. İnandıkları şeyler uğruna savaşan bu iki gencin kesişen yolları, onları Cumhuriyet'in karanlık sırlarına götürecektir.

                                                           ***
  " Annem öldüğümü düşünüyordu." Bu kitabımızın ilk cümlesi ve sizi daha ilk cümleden içine hapsediyor. Ne olduğunu anlamadan kendinizi olayların içinde buluyorsunuz. Ve hiç yabancılık çekmiyorsunuz.

   Kitabın kapağına ilk baktığınızda aklınıza aşırı siyasi bir roman gelebilir. En azından bana öyle olmuştu. Hatta Tüyap'ta birkaç kez karşıma çıktı ama arka kapağına bile bakmamıştım. Sonra pişman oldum tabii ki. Ama ilk fırsatta aldım.

  Kapağından benim için tam not alan kitabımızın şimdi de konusuna gelelim. Bir zamanlar izlediğim Tekken adında bir film vardı. Kitabın konusunu da aynı filme benzettim. Çoğu distopik kitap da karşılaştığımız bir konu. Kötü bir diktatör, fakir-zengin ayrımı, fakir bölgede yaşayan bir asi... Konu her ne kadar özgün olmasa da bu benim için hiç sorun olmadı. Zaten sevdiğim bir konu.

  Karakterlerimiz de kitaba ayrı bir güzellik katıyor. Bu gibi kitapları çoğunlukla asimizin ağzından okumuştuk. Olayları hep yokluk için yaşamış kahramanımız anlatıyordu. Efsane ise iki farklı karakter tarafından anlatılıyor. Biri daha demin özelliklerini sıraladığımız Day, diğeri ise elit kesimden olan Cumhuriyet adına çalışan askerimiz June.










  June Iparis. Bu zamana kadar okuduğum kitaplarda, kızın ağzından anlatılıyor ise, hep bi eksiklik görmüşümdür. Çoğunlukla duygulara yer verildiği için. Güçlü gibi gözükmeye çalışan saf kızlardan bir türlü hoşlanamadım. Demeye çalıştığım hep ilgi odağı olmaya çalışan aşırı iyimser fakat tüm planı mahvetme gibi saçma girişimlerde bulunan karakterler. Ama June bunlardan farklıydı. Gördüğüm ve ağzından okumaktan aşırı zevk aldığım belki de tek kız karakter. June duygusal bir kızdan çok mantıklı ve gerçekçi biriydi. Bu durum ilk başlarda tuhafıma gitmişti. Ağabeyi Metias ölünce ( Bu spoiler değil, sorun yok :) ) soğuk biriydi. Sanki üzülmemiş gibi. Ancak sonraki bölümlerde ne kadar üzüldüğünü pekala anlayabilmiştim. Üstelik June sadece mantık ve zeka açısından değil fiziksel açıdan da takdiri hak eden bir kız. Henüz on beş yaşında olmasına rağmen gayet iyi dövüşüyor. June'u okumaktan zevk almamı sağlayan bir başka şeyde düşünce tarzı ve kişiliğiydi. Ana karakterler hep sütten çıkmış ak kaşık değildir ya. On beş yaşında olmasına rağmen üniversite son sınıfta okumasından ve zengin olmasından kaynaklanan küçük bir parça kendini beğenmişlik de var. Üstelik insanları ne zaman uyarmaya kalksa bu hep alay gibi anlaşılıyor.





     June'dan o kadar çok bahsetmişim ki Day'e bir türlü gelememişim. Day de yine okumaktan zevk aldığım bir karakterdi. Ailesine olan sevgisi gerçekten paha biçilemezdi. Üstelik en sevdiğim karakterleden biri olan Robin Hood'u hatırlatıyordu bana. Zenginlerden çalıp fakirlere vermesi... Day bir kahramandı. Karşılaştığım kahramanlar çoğunlukla noksansız bireylerdi ama Day ayağından ve gözünden hafif sakattı. Fakat bu ona engel değildi. Üstelik zengin kötü çocukları okumaktan o kadar sıkılmıştım ki Day bir can kurtaran gibi imdadıma geldi. Ne çok kötü biriydi ne de çok iyi.






   Şimdi de her kitap da olmazsa olmazımıza gelelim. Aşk. Day ve June'un birbirlerine karşı olan hisleri bile güzeldi. Eğer her dakika öpüşmeli, ilanı aşk dolu, koklaşmalı, duygusal bir aşk arıyorsanız üzgünüm(!)  ama bu kitap da aradığınızı bulamayacaksınız. Bir kere June daha öncede söylediğim gibi duygularından çok mantığını kullanan bir kız. Ama bu bir şeyler hissetmeyeceği anlamına gelmiyor. Onlar aşklarını birbirlerine iltifat ederek değil de birbirlerini koruyarak, fedakarlık yaparak, güvenerek, hayatta kalmasına sebep olarak yaşıyorlar. Fakat bu bile okuduğum çoğu teması aşk olan kitaptan bile daha güzel işlenmiş. Her ne kadar farklı karakterlere sahip olsalar da içten içe aslında birbirlerine ne kadar benzediklerini fark edeceksiniz.

  Size tavsiyem bu kitabı hemen alın. Her ne kadar karakterler daha on beş yaşında birer çocuk olsalarda ( ki okurken 'bunlar mı on beşinde ' diye geçirmeden edemeyeceksiniz.) kitabı okurken sanki bir film izliyormuşsunuz hissine kapılacaksınız. Bir de o puntolar yok mu. Day ve June için ayrı yazı tipleri olması da kitabı eğlenceli kılıyor.









Bu kitabı benim için özel kılan bir diğer özellikse yorumunu paylaştığım ilk kitabım olması. Ama tabii konumuz bu değil. İlk yorumum olduğu için birkaç hata olabilir, e artık onları da bir kaç seferliğine görmemezlikten gelirsiniz.

                                 




                                                             Kitaplıktan Sevgilerle...
                                                               

1 Ocak 2015 Perşembe

Merhaba

Öncelikle hepinize merhaba,
Bu benim ilk kitap yorum blogum olmasının yanında ilk blogum da. Kitap okumayı sevdiğim kadar yazı yazmayı ve hatta yorum yapmayı da seviyorum. Bu yüzden blog açma gibi bir fikre kapıldım. İşin özü umarım yaptığım yorumların size bir faydası olur.
                                                                                                             Kitaplıktan Sevgilerle...