22 Nisan 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Pür - Julianna Baggot


Kitap Adı: Pür

Yazar: Julianna Baggot

Sayfa Sayısı: 492

Yayın evi: Dex

Notum: 5







Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz.

Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedeftahtası olacak. Pressia'nın kaçması gerek.
Bir Pür yak ve külünü solu. 
İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarınıdüşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbe'ye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edipKubbe'yi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor.
Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor. 
                                                                 ***

Biliyor musunuz bence bir çok kitap hak ettiği değeri bulmuyor. Bulamıyor. Bu da o kitaplardan biri. Bir kere konusu insanı cezbediyor. Patlamalar ve ondan sonraki yaşam, hayatta kalma mücadelesi falan benim en sevdiğim konular. Tabii böyle kitaplardan insanın aklına bir de hemen güzeller güzeli bir kız ve erkek gelir. Oysa bu yazar çok cesur davranmış. Hayır, karakterleri öyle düpedüz çirkin diye tanıtmıyor. Şöyle söyleyeyim, patlama olduğunda, yani İnfilaklar, o sırada etraftaki ısıdan dolayı insanlar bir şeylere kaynaşmış. Ana karakterimiz olan Pressia'nin bir eli yok. Onun yerinde oyuncak bir bebek kafası var. Bradwell adlı karakterimizin de sırtında kuşlar var. Ve daha neler neler?


 Doğrusu kitaba ilk başladığımda ( evet ben ilk başladığım zamandan alayım yorumumu) bu olay bana çok korkunç geliyordu. Hayal ederken bile hafif bir iğrence ve korku duyuyordum. Ancak sonra öyle bir duruma geldim ki "Acaba daha iğrenç, erimiş insanlar var mı? Allah'ım lütfen olsun!" gibi psikopatça hayallere kapılmıştım.

 Hadi sizi şimdi de kitabın daha da ileri ki başlarına alalım. Bir kere kitabın nereden baksanız ilk 50 mi diyim ne, o kadar sayfası çok sıkıcı? Bir an kitabı fırlatmak ( ki bunu asla yapmam sadece düşüncesi aklıma sempatik gelmişti o kadar :) ) istemiştim. Çünkü ortam çok kötüydü, iğrenç yaratıklar, kötü olaylar, ve acayip az diyaloglar, bir de anlamı hakkında en ufak fikrinizin olmadığı terimler vardı ( elbette terimleri size şimdiden açıklamayacağım. Ben ne çektiysem siz de çekin nihahaha ). Ancak sonra olaylar tatlı bir hal aldı. Ölen ölene, patlayan patlayana, kesen kesene. Ama çok hoş, sıcacık sahnelerimiz de olmadı değil :)

 Ve şimdi de sıra her zaman yaptığım karakter yorumumda. Hani ben hep diyorum ya erkek karakterler daha bi favorilerimdedir diye. Ancak istisnalarım var da demiştim. İşte size istisna. Pressia sen ne kadar sevimli bir kızsın öyle yaaa. Ne iyi ne kötü. Yeri geldiğinde çıkarlarını korumasını biliyor ve ona göre hareket ediyor ki bu çok harika, yeri geldiğinde de onun aslında küçük bir kız olduğunu hatırlatıyor sizlere. Arada ki dengeyi iyi kurmuş bir karakter.

 Diğer karakterlerimiz de de hem Bradwell hem Partrigde hemde El Capitan sevdiğim karakterler arasında. Partridge' de neyini sevdim bilmiyorum doğrusu? Kötü çocuk deseniz değil, duygusal değil. Tamam belki biraz duygusal ama yeri geldiğinde de gayet ser olabiliyor. Bradwell de ise hep bi üstünlük taslaması ve tam bir lider, zeka küpü olması harika. Ve El Capitan, grubun içindeki çevik, asker karakterlere hep bayılmışımdır. Ama yan karakter olmak şartıyla.
                            
 Ya fark ettim de ben kitap yorumlarını bayağı uzun yazıyorum. Neyse ne işte! Hazır dr da indirimdeyken bu kitabı alın. Yalnız az çok biyoloji ve kimya konusunda da bilginiz olsa iyi olur çünkü bayağı bilimsel konuşmalar yapıyorlar. Belli ki yazar bayağı uğraşmış. Zaten ele aldığı konu atom bombasının ardında bıraktıklarıyla aynı. O psikolojiye girmesi, birini kaybetme ve umut ışığı arasında gidip gelmeler çok hoş. İşin özü falan filin alın işte ya! Bu kadar yorum yazmışım. Cidden güzel bir kitap. Lakin kitabın sonunda şöyle bir durum var, seri kitabı olduğu içi mi bilmiyorum sanki bir dizinin sezon finali gibiydi. Ama efsanevi bir sezon finali...
                                                                                               

                                                                                                     Kitaplıktan Sevgilerle...

18 Nisan 2015 Cumartesi

Kitap Tanıtımı : Pür - Julianna Baggot


Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz.

Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedef
tahtası olacak. Pressia'nın kaçması gerek.

Bir Pür yak ve külünü solu. 

İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarını
düşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbe'ye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edip
Kubbe'yi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor.

Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor. 



Sayfa Sayısı: 500

Yayınevi: Dex




Not: Seriye her zaman ki gibi biraz geç başladım ama yorumu kısa zamanda gelecek ve çok bekletmeden ikinci kitabı olan Füzyon'a da başlayacağım.


Kitap Yorumu: Obsidiyen - Janiffer L. Armentrout

                                                                                         
Kitap adı: Obsidiyen

Yazar: Janiffer L. Armentrout

Sayfa sayısı: 354

Yayın evi: Dex

Notum: 4









Her şeye yeniden başlamak çok berbat.

Annemle birlikte Batı Virginia’ya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.O, ağzını açtı.Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti.Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemon’ın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı.Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar Daemon’ın yanından ayrılmamaktı.
                                                                          ***

Biliyorum. Kitap çıkalı bayağı oldu. Ama ben kitap ilk çıktığında 5. sınıfa gidiyordum. Ve aklım fikrim hala winx kızlarındaydı. Yani böyle şeyler okumuş olmamı beklemeyin. ( Blogger'ın kendini yağ gibi üste çıkarma çabaları vol.98709839787387492 )

Neyse, şu sorgu olayını bir kenara bırakalım ve siz de seriye yeni başlayan birinden bir yorum okuyun. Ancak uyarıyorum eğer kitabın hastası ve eleştiri kaldıramayan bir yapınız varsa lütfen ağır yorumlar yapmayın!


Aslında kitap uzun zamandır rafımda duruyordu ve bir yanım onu alıp okumama söylüyordu. Kitabın adını daha önceden bir çok kez duymuştum. Tabii tek ilgilendiğim yanı esas oğlanımızın adıydı. DEYMIN! Bu ismi Vampir Günlükleri'nden beri sevmişimdir. ( TVD bu sezon final yapacaklar diyorlar :( ) Bu isme karşı bir zaafım var. Doğrusu bu isimli kötü çocuklara.

Daemon benim o zor tarif edilen kötü çocuk tanımlarımdan birine uyuyordu. Gıcık, esprili ve belalı. O laf sokmaları Katy'yle kavgaları harikaydı. Hele o sorumluluk sahibi ağabey tavırları çok güzeldi. Dee'yle arasında acayip kıskanılası bir kardeşlik var.


Şimdi neden puan kırdığımı sorarsanız Katy yüzünden. Ya da yazar mı demeliyim bilmiyorum. Kızı biraz fala klişe seçmiş gibi. Yani artık not ortalaması yüksek, kitap manyağı ( kitaplara lafım yok. Sadece bu sevginin artık her ana karakterin ön plandaki hobisi olması can sıkmaya başladı), sıkıcı, ebeveynini kaybettiği yada anlaşamadığı için mutsuz olan karakterlerden gına geldi. Bir de pek beğenmediğim ve bu yüzden kız anlatımı hikayelere karşı bi antipati duymama sebep olan iç ses olayını da beğenmiyorum. Yani şu 'öküz', 'hayır tabi ki de ona aşık değilim .s.s' tavrı yorumları pek beğenmiyorum. Biraz daha olgun karakterler olmasını isterdim. Bir de size bundan önceki bir kaç yayınımda bahsetmiştim 'mantıksız saçma kahramanlıklar' diye. İşte bu kitapta onu gördüm ve gerçekten sinir bozucuydu.

SPOİLER İÇERİR:
Hayır yani Daemon'ın elbet bir planı vardır. Ya da ne bileyim oradaki en az bir kişinin vardır. Ne diye onları kurtaracağım diye kendini feda ediyorsun ki. Biraz oturup düşünsen ne güzel mantıklı cevaplar çıkar.
SPOİLER BİTTİ.

Kitap da Katy'yi ilgilendirip de sevdiğim sadece üç şey var. O da ilk olarak Dee ile dostluğu. Bahçe hobisi (okudukça benim de ilgimi çekti). Daemon ile acayip sert kavgaları. Bu üçü ciddi manada hoşuma gitti. Belki bunlar yüzünden seriye devam edebilirim.

Bir de kitabın arka sayfalarına Daemon'ın ağzından bölümler koymuşlar. Ne bileyim okuduğum yerleri tekrar okumak bana pek bi cazip gelmedi. Kendisi hakkında ufak bi kaç bilgi çıtlatabilirdi ya da Katy'nin yanında olmadığı zamanlar yaptığı bir olayı anlatabilirdi. Yani Ash veya Dee'le bir sahnesi olabilirdi. Ama yine de yazarın bunu düşünmesi ayrı ve güzel bir incelik olmuş.


Son olarak, dediğim gibi kitapta ki kız karakteri pek beğenmediğim için seriye biraz soğudum. Kurnaz karakterler daha çok hoşuma gidiyor. Ancak siz bunu sorun olarak görmüyor ve vampirlerdi, kurt adamlardı derken başka bir konu okumak istiyorsanız hemen başlayın. Çok çok öpüldünüz

                                                                                        Kitaplıktan Sevgilerle...