7 Haziran 2015 Pazar

Kitap Yorumu: Kördüğüm - Gena Showalter

 Kitap Adı: Kördüğüm

Yazar: Gena Showalter

Sayfa Sayısı: 416

Yayın evi: Pegasus

Notum: 4











Crossroads lisesi'ne yeni gelen çocukta farklı bir şeyler var...
Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşı vardır, Aden Stone'un ise zihninde yaşayan dört ruh var.Biri zamanda yolculuk yapabiliyor.Biri ölüleri diriltiyor.Biri diğer insanları kontrol edebiliyor.Biri de geleceği görüyor.Herkes deli olduğunu düşündüğü için Aden tüm hayatını akıl hastaneleriyle ıslahevlerinde geçirmiştir. Fakat her şey kısa süre içinde değişecektir. Aden aylardır güzel ve gizemli bir kıza dair hayaller görmektedir. Bu kız onu ya kurtaracak ya da mahvedecektir.Birlikte entrika ve tehlike dolu bir dünyaya adım atarlar...Ama herkes hayatta kalacak kadar şanslı olmayacaktır.

 Uzun zamandır yorum yazmadığımı fark ettim. Bu yüzden kısa zaman önce bitirdiğim Kördüğüm'ün yorumunu tazesiyle yapmaya karar verdim.

İşe her zaman yaptığım gibi karakterlerle başlıyorum. Çünkü bana göre kitabın konusu ne kadar güzel olursa olsun eğer karakterler yetersizse kitabın bir önemi kalmıyor. İlk olarak ana karakterimiz Aden'ın kişiliğini bir gözden geçirelim.

 Aden'ın ıslahevleriyle ve akıl hastaneleriyle  arası olduğu için hemen dikkatim çekmişti zaten. Bir de şu hep hor görülmesi, tehdit edilmesi, aşağılanması... Ama tüm bunların yanında hala güçlü olması da ona hayran olmama sebep oluyor. Kafasında ki dört sesle arasında ki bağ çok güzel. Güzel ve karmaşık.

Kitabımız da Aden'dan sonra Marry Ann anlatılıyor. Başlar da tutuluyor. Marry Ann ilk başta bana çok sıradan bir karakter gibi gelmişti. Derslerle arası iyi olan kız, sıkıcı, eğlenmeyi bilmeyen, okulun fultbol takım kaptanıyla çıkan bir kızdı işte. Hep karşılaştığım bir karakter işte dedim. Ama sonraların da kabuğun çıkışı, düşünce biçimi, verdiği karalar, zekası... çok hoşuma gitti. Kitapta ki tek sevimli karakterdi. Biraz güçsüz gibi gelebilir ama çoğu karakterin huzurlu olmasına sebep olan, onları güçlü ve ayakta tutan biriydi kendisi. En çok da Riley' yi.

Riley kitabımızın kur adamı. Aslında böyle ciddi, aşırı korumacı sert erkekleri pek sevmem ama Riley Marry Ann' in başına gelen en güzel şeydi. Aralarında ki bağı anlatmak çok zor. Aşırı sert ve öldürme odaklı, affetmez biri gibi duruyor ama Marry Ann' e öyle bir konuda tavsiye verdi ki şok oldum. Kıza resmen ona ihanet edenleri affetmesini önerdi.

Kitabın başında hep Marry Ann'le Aden'ı sevgili olacak sanıyordum. Yanılmışım ve iyi ki de yanılmışım. Dostlukları çok daha güzel. Hem eğer sevgili olsalardı Riley ve Victoria boşta kalırdı. Size Riley'den bahsetmiştim. Sıra geldi vampir prensesimiz Victoria'ya.

Victoria'nın hala sert kız mı yoksa nazik kız mı olduğuna karar veremedim. Bence bu iyi bir şey. Yeri gelince dişlerini çıkarıyor ve kavgadan çekinmiyor yeri gelince de - çoğunlukla söz konusu Aden olunca - sevimli bir kız oluyor. Hatta biraz endişeli ve duygusal.

Genel olarak kitabın konusu bir tek Aden ve kafasındaki o seslerle ve onların özel güçleriyle ilgili olsaydı sanki daha sade ve şık olurdu. Çünkü vampirli, kur adamlı, perili, goblinli, cadılı ve daha bir çok doğa üstü karakteri barındıran hikaye okumayalı bayağı uzun zaman olmuştu. Artık daha farklı şeylere bakmak istiyordum. Kitabın başların da yazarın ortaya karman çorman bir şey çıkaracağını düşünmüştüm. Ama hiç de öyle değilmiş. Sonlara doğru aralanan o sır perdesi, kayıplar ve savaşlar çok güzeldi. Ancak yazarımız kitabı öyle bir yerde bitirmiş ki ikinci kitabı almak artık zorunlu gibi bir şey. Çünkü çoğu yeri hep yarıda kesti.

 Son olarak diyemeden edemeyeceğim. Karakterlerin birbirlerine olan bağları, koruma iç güdüleri çok hoşuma gitti. İşte gerçek dostluk.

                                                                                       Kitaplıktan Sevgilerle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder