30 Mart 2015 Pazartesi

Okumayı Planladığım Kitaplar

 Her insanın bir hobisi vardır. Bilgisayar başında bir uğraşı falan. Benim ki de habire kitap araştırıp bir liste yapmak. ( Tabii bu listeler bir süre sonra kayboluyor o ayrı mesele).
 Dedim ki olmadı bu sefer ki listemi sizinle paylaşır ve bir kaç da kitap tanıtmış olurum.
Efenim, listemdeki sıralama herhangi bir önceliğe göre değil. Yani ilk okuyacağım yada alacağım veyahut en sevdiğim gibi ayırmadım. Aklıma gelen kitapları yazdım.

İlk kitabımız ENDGAME: ÇAĞRI (JAMES TREY)
Bir ara distopik kitaplara kafayı takmıştım (o ara hala bitmedi çaktırmayın) bende uzun uzun (taş çatlasa yarım saatini almıştır) kitap aramaya başladım ve YouTube'da karşıma bir kitabın videosu çıktı. Haliyle izledim. Aslında o kadar da dikkat çekici değildi ama için Türkiye'nin bolca reklamının yapıldığını duyunca ilgi odağım oldu. Bir de... bomba geliyor... 500 BİN DOLAR PARA ÖDÜLÜ. Evet kitabın içinde şifreler var ve bu şifreler sizi adım adım 500 bin dolar gerçek paraya götürüyor. Gerçke diyorum çünkü ben en başta bu ödülü kitabın içinde sanmıştım. Hani kurgu falan :)

Ve ikinci kitap 5. DALGA (RICK YANCEY)
Bu kitap kesinlikle alınacak listemde. Bir kere konu müthiş. İkinci olarak, filmi çıkıpta herkes etrafta bu kitabı konuşmadan önce benim bu bitirip "Sizden önce ben vardım pls" diye havamı atmam gerek. Evet, son duyduklarıma göre filmi çekilecekmiş. Bir diğer nokta da ben kız ağzından anlatılan kitapları pek sevmem. Yani çok nadir vardır. Sevdiğimi tam severim ama sıkça karşılaştığımız o sevdiklerini kurtarmak adına yapılan saçma kahramanlıklara ve aşırı duygusallığa tahammül edemiyorum. Bu kitap da ise kız anlatımı var. Ancak ve lakin ön okumalara bir göz attım da BU KIZ TAM BENLİK ADAMIM 
Huysuz, gıcık ama esprili karakterle karşı bir zaafım vardır. Ve anladığım kadarıyla kızımız da aynen öyle. Yani UMARIM.

Üçüncü kitap EŞLEŞME (ALLY CONDIE) kadının soy adını ne zaman söylesem tuhaf bi gülme geliyor
Benim distopik kitap hayranlığımı tekrar dile getirmeme gerek yok. Ama okuduğum kitaplar o kadar hareketli, o kadar aksiyonlu, o kadar vurdulu kırdılı ki DEPRESYONA GİREMİYORUM. Oysa ben de isterdim tumblr da acıklı postlar yayınlamayı, böyle sessiz sakin kalmayı, hönküre hönküre ağlamayı. Bu kadar enerji bir süre sonra insana batıyor. Resmen google'da 'en acıklı kitaplar' diye arama yapıyorsun. Sonra baktım kitap da acayip bir duygusallık varmış. Dedim tamam, ağlatmasa bile şöyle sessiz sakin bir kitap. Huzurlu.

Dördüncü kitap SONSUZ GÖKYÜZÜNÜN ALTINDA (VERONICA ROSSI)
Distopik kitap tutkum falan filan. Lost ve The Walking Dead dizilerinden dolayı benim böyle hayatta kalma mücadelelerine bir merakım var. Ve sandığım kadarıyla bu kitap da hem distopik hem de hayatta kalma mücadelesi. Ama öyle savaşçı bireyin mücadelesi değilde daha önce hiç zorluklarla karşılaşmamış bir kızın. Ona yardım edecek bir oğlanımız var korkmayın.

Velhasıl, bana hep ileri de böyle kendi imkanlarımızla hayatta kalacağımız bir gelecek olacakmış ve bana hep bu okuduğum kitaplardaki bilgiler yardımcı olacakmış gibi geliyor. Dedim iyisi mi bunu da al listeye.

Beşinci kitap RULE (JAY CROWNOVER)
O KAPAKTA Kİ VELEDİ GÖRDÜNÜZ MÜ O.o
Evet aslında kitabı alma sebebim birazcık da olsa (nerden baaksanız %90) o. Ve benim kötü çocuklardı, ikizlerdi, acı çeken kötü çocuklardı, masum kıza aşktı, dövmeleri olan acı çeken kötü çocuklardı falan diye bir tutkumda var. Ama bundan önce bir klasiği bozmayarak sanırım Tatlı Bela'yı okumalıyım. 

Altıncı kitap THE 100 (KASS MORGAN)
 Benim anca son zamanlarda farkına varabildiğim bir güzellik olan "önce kitap, sonra film" prensibinin farkına keşke daha önce varabilseydim. Hoş bu kitabın film değilde dizisi çıktı ama sonuçta aynı keseye giriyor -,- Aslında dizinin bayağı bir hayranıyım. (Diziden çok Bellarke çiftine) Ve okuduğum yorumlarda hep aslında diziden farklı olduğu ve çok güzel olduğu söyleniyor. Ancak bu gibi kitaplarda benim aklıma hep filminden sahneler geliyor ve hayal gücümü zorlayamıyorum. Ama yine de bir şans vereyim dedim.

Yedinci kitap STEELHEART (BRONDON SANDERSON)
Distopik bir kitabı distopik yapan şey elbette bir asi. Ve bu asi erkek olunca ayrı bir hoşuma gidiyor. Eğer nedir bu erkek anlatımından kitap okuma sevdası derseniz dediğim gibi kız karakterler bana çok yapmacık geliyor. Oysa erkek karakterler öyle mi? Hep bir gurur düşkünlüğü yada herşeyden şikayetçi olma huyları yok. (Tüm karakterler dahil değil. Bilirsiniz erkeklerden çok daha mantıklı olan benim favorilerimden kız karakterler de var) Ama tabii erkek anlatımında da aradığım unsurlar öyle kuul badboy olmayacaklar. Tamam biraz kötülük ve en önemlisi yasa dışı iş yapma olayı olacak ama çyle ağzında sigaralar, tüm kızların buna hayran olması, vaktini spor salonları ve boksla geçirme falan olmayacak. Ailesine ve dostlarına önem veren, esprili, kurnaz karakterler olacak. Neyse konumuzdan sapmayalım.

Sekizinci kitap GÖLGELERİN YOLU (BRENT WEEKS)
Dayak, kan, rezalet, sokak çocuğu... bana bunlarla gelin. Kitaplarda en sevdiğim (ne kadar çok en im varmış benim) bir diğer özellik de karakterlerin pislik içinde yaşaması. Köhne mahalleler, depolar, hapishaneler favori yerlerim. Bu kitapta da esas karakterimiz böyle bir büyüyor ve sonunda suikastçi olup çıkıyor. Biliyorum çok açıklayıcı oldu. Ama sonuçta kitap güzel işte. Tek sorun böyle vahşi olaylara büyücülüğü de koymaları. Hayır yani adam kesme doğrama işleri size yetmiyor mu? Daha ne ekşın arıyorsunuz?


Dokuzuncu kitap KÜLLER (ILSA J. BICK)
Kitabı zevkine güvendiğim bir arkadaşım tavsiye etmişti. Bir de baktım ama karakter kız ama güçlü bir kız. Tamam didim seni didim seçtim didim pikaçu didim. Aslında kendisi bu kitabı pdf okuduğu için büyük ihtimal ben de öyle okuyacağım ama böyle kitapların da rafımda olmasını öyle çok istiyorum ki.

Onuncu kitap GECE YOLU (KRISTEN HANNAH)
Abi, benim ağlamam şart. Hayır yani, bi de bazen bakıyorum el alem en sevdiği kitabını böyle raflara özenle koyuyor, kağağını okşuyor falan. İçinde binbir çeşit öcülerin olduğu kitaplara bunu yapmak tuhaf kaçmaz mı? İşte bende böyle huzurlu huzurlu çay içerken sessiz sedasız kitap okumak istiyorum. Tam diyorum 'Aman be gülüm o da kitap bu da kitap' tam o sırada adamın ya kafasını koparıyor ya dayak yiyor ya bi yerlerini kesiyor ve tüm sessizlik tüm huzur gidiyor.
Ve dediğim gibi. ACİLEN AĞLAMAM LAZIM ULAN


(Tabi olum daha bitmedi. Oyun yeni başlıyor.) On birinci kitap DÖRT (VERONICA ROTH)
Distopik bla bla erkek anlatımı bla bla filmi çıkmış bla bla ayrı bir kitap bla bla. Filminde bana tipik karizme kötü çocuklardan gelmişti ki benim kötü çocuk anlayışım tam olarak öyle değilidir. Hem o kadar da yakışıklı değildi. Ama baktım seri meşhur oldu. Dedim şu çocuğu biraz tanıyalım. Sonuçta verdiği kararlar o kadar da kolay değil. Hem onu biraz tanıyayım hem de belki bize cesaret hakkında falan bir kaç öneri verir. Dedim al şunu da listeye.


On ikinci kitap FIRTINA (JULIE CROSS)
Erkek ağzından kısmını geç. Aslında konusu falan öyle aman aman cazip gelmedi. Zaman da yolculuk pek ilgimi çekmiyor. CARPE DİEM BRO. Ama geleceği değiştirme çabası falan cazip geldi. Tamam itiraf ediyorum. Hep o kapak. Pegasus gerçekten işini biliyor. Kapağı ciltli yapınca insanın içine onu avuçlarında tutma isteği geliyor. Sonra baktım bu bir seri ve ikinci kitabı da yayınlanmış. Bi göz atmaktan zarar gelmez.


On üçüncü kitap RED RISING (PIERCE BROWN)
Adı KIZIL YÜKSELİŞ olarak çevrilebilir. Pegasus yayın hakkını alınca öyle bir şok yaşadım ki. (sadece psikopatlar gibi bir kaç saniye sırıttı ve işine devam etti. Ama çok mutluydu.) Zaten kapağı beni kendine çekmişti. Konusu da distopya, asiler falan filan olunca şuan acilen çıkmasını bekliyorum. (Zavallı blogger'ın babasını ikna etme çabaları ÇOK YAKINDA!) Aslında bu kitap çıkacağı için hala mutluyum ama kahrolası övgü sözcüklerim tükendi. Üstün matematik zekamı devreye sokuyorum ve 
OMG! x (şu ters 8 den)


On dördüncü kitap (tamam bu son) KARANLIĞA DOĞRU (FRANCIS KNIGHT)
Kitabı az önce tam olarak incelemeye fırsatım oldu sanırım o da artık listem de. Listenin zaten distopyadan ibaret olması ve erkek anlatımı takıntısını göz önüne alırsak bu konuşmayı es geçiyorum. Ve tam istediğim karakter. Yasa dışı iş, pislik herifin teki bir esas karakter ve aile bağları. bu kitabı da incelemenizi bir tavsiye derim cancağızlarım.


Bir başka uzun bir listeye kadar şimdilik bu kadar. Görüşmek üzere...







20 Mart 2015 Cuma

Kitap Yorumu: Geçmişin Gölgesinde Aşk - Michael Lee West

                                                                                                                                                                       
 
                                                                                                        Kitap adı: Geçmişin Gölgesinde Aşk

Yazar: Michael Lee West

Sayfa sayısı: 432

Yayın evi: Arkadya 

Notum: 3.5







Pasta şefi Teeny Templeton’ın şeftali çiftliğindeki mutfağında kırmızı kadife kek pişirip erkek arkadaşı Coop O’Malley ile birlikte huzurlu günler yaşadığına inanır mıydınız? Evet, biz de inanmazdık. 

Teeny, bir cinayete şahit olmuştur ve öldürülen kadın, Coop’un eski kız arkadaşıdır. Dahası Coop’un ondan bir kızı vardır… İşler bu kadar karışıkken Teeny bu durumu araştırmaya karar verir, ancak her araştırma sonucunda erkek arkadaşının bir yalanını açığa çıkarır. 
Hayatının bundan daha fazla karmaşık bir hal alamayacağına inanan Teeny, eski kalp ağrısı Son’ın ortaya çıkmasıyla da bir aşk üçgeninin içinde bulur kendini. Teeny artık ne mantığının ne de kalbinin sesini duyabiliyordur. Şans eseri eline geçecek olan şifreli bir mektupla kendine bir yön çizecektir, ancak attığı her adım onu daha büyük bir belaya çekecektir…
Geçmişin Gölgesinde Aşk, Aşk Adında Hayat kadar sizi peşinden sürükleyecek. Sayfaları çevirirken hem kahkahalarla gülecek hem de heyecanı kalbinizin derinliklerinde hissedeceksiniz. 
                                                                  ***

 Sanırım bu bloguma yazacağım ilk kötü yorum olacak. Aslında o kadarda kötü değil. Belki tatilde olup elimde bulunan tek kitap olduğundandır rahatlıkla baştan sona okudum. Ama öyle çokça beğendiğim söylenemez. Bir kere ben bunu aşk kitabı diye almıştım ama beklediğim romantizmi bulamadım. Ve kitabı komik yapmaya çalışmışlar ama tek yaptıkları kızın başına birkaç felaket getirmek oldu. Gizem konusuna gelince, erkek arkadaşı hakkında tüm öğrendiklerini yazsak topu topu 2 sayfa tutar ( Okuyalı çok olduğu için bazı yerlerde yanılıyor olabilirim).

 Ama tabii kitabın iyi yanları da var. Okurken bile en az 5 kilo almama sebep olan harika tarifler veriyor. Hatta son sayfalarında popüler yemeklerinin tariflerinin olduğu bir kaç sayfadan oluşan tarif kısmı var.

 Ve kanımca bu kitabı okumamın asıl sebebi Emerson'dı. Küçük cadaloz kızlara bayılırım. Bilmiş konuşmaları, büyümüş tavırları, laf sokmaları ve somurtkanlıkları çok hoşuma gider. ( Tabii ki öyle bir kız değildim) Zaten kitapta sadece ilk sayfalarda yer alsa da şu Barb denen kadına, yani Emerson'ın annesine de kanım ısınmıştı. ( Kötü karakter sevdam sadece erkekler üzerine değil)

 Bu kitabı ister alın ister almayın. Öyle "SAKIN ALMA!" diye bağırdığım bir kitap değil. Ama bana sorarsanız keşke bu kitaba vereceğim para yerine daha güzel başka bir kitap alsaymışım.

                                                                                                             Kitaplıktan Sevgilerle...

14 Mart 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: Deha (Legend #2) - Marie Lu


Kitap adı: Deha

Yazar: Marie Lu

Sayfa sayısı: 360

Yayın evi: Pegasus

Notum: 5





USTACA TASARLANMIŞ BİR DÜNYA, SİYASİ OYUNLAR VE BİR ENTRİKA AĞI…EFSANE’NİN NEFES KESİCİ DEVAM KİTABI
June ile Day’in yaralı bir halde Cumhuriyet’ten firar etmelerinin üzerinden yedi gün geçmiştir. Bu sırada en akla gelmeyecek şey gerçekleşir: Seçmen Primo ölür ve yerini oğlu Anden alır. Cumhuriyet kaçınılmaz bir şekilde kaosa sürüklenirken ikili, Day’in erkek kardeşini kurtarmak ve onları Koloniler’e götürmek için yardım etmeye gönüllü bir grup Vatansever isyancıyla güçlerini birleştirir. Ancak Vatanseverlerin bir talebi vardır: June ve Day yeni Seçmen’e suikast düzenlemelidir.Bu eylem, uluslarına değişimi getirmek ve çok uzun süredir susturulan bir halka sesini geri kazandırmak için ellerindeki tek şanstır. Ancak June bu yeni Seçmen’in, babasına hiç benzemediğini fark ederek kararsızlığa düşer. Ya Anden yeni bir başlangıcın anahtarıysa ve Vatanseverler yanılıyorsa? Ya devrim yolu kayıp vermekten, intikam almaktan ve kan dökmekten geçmiyorsa?
                                                                                    ***

  Efsane uzun bir süre etkisinden çıkamayacağım harika bir seri. Bir daha böyle karakterlerle karşılaşır mıyım bilmiyorum. Deha 'yı okuduktan sonra karakterlere olan sempatim daha da arttı. Sevgili Marie bu kitabında karakterlere daha çok değinmiş.

  Kitabımız Day ve June 'un Cumhuriyet'ten kaçmasının üzerinden 7 gün geçmesiyle başlıyor. Bir önceki kitap da anca kitabın yarısında karşılaşan karakterlerimiz artık birlikteler. Ve çok sevimliler. 


Az önce de dediğim gibi yazar bu kitabında Kahramanlarımızın kişiliklerine bayağı önem vermiş. Ama en çok June'a. Zaten ilk kitap olan Efsane Day'i, bu kitap, yani Deha ha June'u anlatıyor. June kesinlikle saygı duyulması gerekilen bir karakter. Bir kere çok mantıklı. İlk kitabından da bunu anlamışsınızdır. Day'e karşı olan hislerinde bile kendine hakim olabiliyor. Yaptığı her şeyin, doğru yada yanlış, bir açıklaması oluyor. Üstelik çok dikkatli ve bu onun ne kadar iyi bir asker olduğunu da gösteriyor. ( İlk kitabın, Efsane'nin yorumunda June'u gayet iyi anlattığım için buraya yazacak bir şey bulamıyorum :) )

Dediğim gibi kitabımızda karakterlere değindiği gibi adrenalini de yüksekler de tutuyor. Efsane de öyle aman aman bir heyecan, koşuşturmaca yoktu. Tanışma hikayeleri ve olayların oturması için olsa gerek. Ancak bu kitap da ne yapacağıma, ne düşüneceğime, kime güveneceğime ben bile şaşırdım. Sevgili Day ve June ne yapsın!? Kitap da onu farklı kılan harika bir diğer özellik de iyi yada kötü bir tarafın olmaması. Marie karakterlere gayet mantıklı bir savunma hazırlamış. Kimin ağzından okursam ona hak veriyorum. Cidden kafam allak bullak oldu. Tarafsız kalmak en iyisi.

Ve kitap da en az June kadar Day'e de hayran kaldım. Uğruna savaştığı şeyleri bırakabilmesi gerçekten beni çok şaşırttı. June 'a olan güveni paha biçilemez. Çünkü verdiği kararlar hafife alınacak şeyler değil.


 Evet kitap hakında bu kadar bilgi yeter.

Şimdi de sizi bir diğer konumuza, çerez niyetindeki mevzularımıza alalım. Keade en sevdiğim ikinci kız karakter. O alaycı ve 'söz konusu benim, lütfen' tavrı yok mu? Eğer Metias yaşıyor olsaydı çok güzel bir çift olurlardı. Zaten kitap Metias'tan ve Day'in babasından o kadar bahsetti ki bir an için gelecekler sandım. Day'in babası değil ama Metias'ın gelmesini çok isterdim. Sen ne tatlı bir ağabeysin öyle. June'da onun, ailesinden geriye kalan tek kişinin, kaybını üzücü bir şekilde hissediyor. Neyse, konumuz bu değil. Ben devam edeyim. Kitap da yeni tanıştığım ve hemen favorilerime eklediğim bir diğer karakter de Baxter. Kendisi Day'i hiç mi hiç sevmiyor, hatta kıskanıyor da olabilir. Ama en büyük umudum bu ikisinin yakın arkadaş olması. Biraz kavgalı ama heyecanlı bir dostluk. Bu karakterimizle de Tess'i birlikte görmek istiyorum. Tabi Tess'imizin gözü biricik Day'imiz de ama ona da hak veriyorum. Ben olsam ben de Day'i kendime isterdim. Ama Baxter'la da yakışırlar doğrusu.


Bir de şu Anden meselesi var ki o meseleden nefret etmeye başladım. Bizim June da gözü var yeni genç Seçmen'in. Aslında iyi çocuk ama Day tabi ki June'u daha çok hak ediyor. June da Day'i. Kitabın son sayfalarına doğru şu Anden meselesi iyice sinirimi bozdu ama bunu sadece okuyanlar bilir.

Yaşanan olayları kaba taslak anlatmış olduk. Ama bunlar çerez olaylardı. Asıl aksiyon için Deha'yı kesinlikle okuyun. İlk kitap sizi sıkmış olabilir. ( Beni sıkmadı ama...) Bu kitap da aksiyon hiç durmuyor. Karşınıza öyle seçenekler çıkıyor ki yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal. Üstelik o ilk kitap da adını bolca duyduğumuz Koloniler'i de bu kitap da tanıma fırsatı buluyoruz.

Son olarak kitabın film olacağı haberini yeni aldığım için sizlere şimdi haber verebiliyorum. Umarım hakkettiği önemi alır. Kitabın sonu derseniz, o konu hakkında konuşmak istemiyorum. Çünkü kankam Marie gerçekten çok acımasızca davrandı. Sadece şunu belirte bilirim. Kitap bittiğinde ki tepkim: 

                                                                                                                                  Kitaplıktan Sevgilerle...